ÜNLÜ MEDYUMLAR: CARLOS MİRABELLİ'NİN  MEDYUMLUĞU (1889-1951) Bölüm-1

ÜNLÜ MEDYUMLAR: CARLOS MİRABELLİ'NİN MEDYUMLUĞU (1889-1951) Bölüm-1

  • 10-11-2023
  • ALINTI MAKALE

Brezilyalı medyum Carlos Mirabelli, metapsişik araştırmalardaki en etkileyici fenomenlerden biridir. Onun çeşitli hekimler, bilim insanları ve devlet adamları önünde gerçekleşen ve imza ile kayıt altına alınan fenomenlere bakarak -özellikle de psikokinetik tezahürleri- kendisinin tüm zamanların en büyük fiziksel medyumu olduğu söylenebilir.

Mirabelli'nin -çok büyük nesneler dahil- cisimleri temas etmeden hareket ettirdiği, bir sandalyeye bağlıyken kendini havaya kaldırdığı ve her türden nesneyi demateryalize ederek (yok ederek) uzak yerlere taşıdığı gözlemlenmiş, bir kısmı da fotoğraflanmıştır.

 

Şekil 1Şekil 1. Dr. Carlos de Castro’nun (sağda), merhum şair Giuseppe Parini'yi kendisiyle,trans halindeki Mirabelli’nin arasında bulduğunda paniğe kapılmış görüntüsü.

 

Mirabelli'nin ayrıca parlak gün ışığında birçok farklı tam figürlü materyalizasyon (var ederek) durumu meydana getirdiği ve bunların genellikle seansa katılanların ölen akrabaları, tanıdıkları veya tanınmış halk figürleri olarak tespit edilerek doğrulandığı kayıtlara geçmiştir. Tüm bu materyalizasyon olaylarına tanık olan izleyiciler ilk 30 dakikalık süreçte doktorlar tarafından incelemeye alınmış ve vücut fonksiyonlarının normal olup olmadığı kontrol edilmiştir. Materyalize olan figürlerin ve varlıkların fotoğrafları çekilmiş hatta bazılarının alçı ile el ve ayak kalıpları alınmış ve sonra yavaş yavaş herkesin gözü önünde kaybolup, solup gittikleri tespit edilmiştir. Bununla birlikte Mirabelli, kendisinin havaya uçtuğunu gösteren, üzerinde oynanmış bir fotoğrafın kötüye kullanımı da dahil olmak üzere zaman zaman dolandırıcılıktan açıkça suçlanmıştır. Mirabelli, komple bir medyumun metapsişik araştırmalarda yer almasına ilişkin zorlukları gösteren en önemli örnektir.

 

Şekil 2Şekil 2. Gün ışığında ortaya çıkan ve 4 metre boyunda materyalize olan varlık, Mirabelli’nin evinin arka bahçesinde belirmişti.

 

Mirabelli, 1889 yılında Brezilya'da İtalyan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Psişik fenomenlerle ilgili araştırmalar yapan Guy Playfair, Mirabelli hakkında şöyle yazıyor: “Birçok göçmen çocuğu gibi, o da ne atalarının ne de benimsediği ülkenin diline hiçbir zaman tam anlamıyla hâkim olamadı. Biraz İngilizce ve muhtemelen biraz da Almanca öğrendi, ancak kesinlikle dil öğrenmeye yetenekli birisi değildi.” Mirabelli'nin psikokinezi geçmişi, yirmili yaşlarının başında bir ayakkabı mağazasında çalışırken bazı tekinsiz ve benzeri olaylarla başlamış gibi görünüyor. Anlatılanlara göre, ayakkabı kutuları raflardan uçuyor ve bazen de bundan kaçan Mirabelli'yi sokağa kadar takip ediyordu. Sonuç olarak, pek çok kişi Mirabelli'nin deli olduğu sonucuna vardı ve çok geçmeden bir akıl hastanesine gönderildi. Ancak, sorumlu psikiyatristlerin görünüşe göre başka tespitleri vardı ve Mirabelli'ye deli gömleği giydirmek yerine ona bazı testler yaptılar. Bu testler sonucunda, onun nesneleri uzaktan hareket ettirebildiğini keşfettiler. Doktorların o zamanlar vardıkları sonuç ise: “Mirabelli'nin normal olmamasına rağmen deli de olmadığıydı. Mirabelli'nin çevresinde meydana gelen olayların; hepimizin sahip olduğu ancak Carlos Mirabelli'nin olağanüstü derecede fazla bulunan sinirsel akışkan radyasyonunun bir sonucu olduğuydu”. Bu nedenle, Mirabelli sadece 19 gün sonra akıl hastanesinden çıkarıldı.

Mirabelli'nin medyumluk kariyeri bu noktada başladı ve çok hızlı bir şekilde gelişti. Hızla çoğalan şaşırtıcı raporlar dizisine tepki olarak Mirabelli açıkça dolandırıcılıkla suçlandı ve bazı yerel gazeteler de açılan bu davalarda taraf oldular. Suçlayan kesimlerin yanı sıra yaşadığı bölge olan Sao Paulo’dan çok sayıda sempatizanı ve destekçisi de vardı. Gerçekten de araştırmacı Eric Dingwall'un gözlemlediği gibi Mirabelli'nin arkadaşları ve destekçileri arasında Sao Paulo toplumunun üst düzeylerinden pek çok kişi de vardı. Mühendisler, kimyagerler, matematikçiler, tıp adamları, politikacılar, üniversitelerin çeşitli fakültelerinin üyeleri hepsi onun lehine tanıklık etti ve onun huzurunda tanık oldukları inanılmaz fenomenleri anlattılar. (Dingwall 1930)

Mirabelli'nin başarıları o kadar şaşırtıcıydı ki, sonunda davayı karara bağlamak için 20 kişilik bir komite kuruldu. Komite, Mirabelli olaylarının gerçekliğini belirlemek için nitelikli kişiler tarafından daha resmi bir soruşturma yürütülmesi gerektiği sonucuna vardı. Ve bu araştırma, 1919'da bu amaçla kurulan Cesar Lombroso Psişik Araştırmalar Akademisi tarafından yürütüldü. Ancak SPR'den (Society for Psychic Research) Theodore Besterman'a göre bu Akademi yalnızca Mirabelli ve eşinden oluşuyordu ve dolayısıyla Mirabelli yalnızca kendisini araştırıyordu (Besterman 1935). Ancak daha sonra göreceğimiz gibi Besterman aslında güvenilir bir muhabir olmayabilirdi. Her halükârda Akademi'nin raporu 1926'da yayınlandı ve Mirabelli'yi Kuzey Yarımküre'deki araştırmacıların dikkatine sunan da bu rapor oldu.

Dingwall, Mirabelli'nin tezahürlerinin çok önemli bir özelliğe dikkat çekmiştir; bunun "Mirabelli'nin iddialarını küçümsemeye çalışanlar tarafından unutulabileceği" ve aslında Besterman (1935) tarafından da göz ardı edilebileceği konusunda kamuoyunu uyardı. Bu önemli özellik, Mirabelli'de gözlemlenen olayların büyük bir kısmının, hatta materyalizasyonların, telekinezilerin ve levitasyonların (havaya yükselme) bile “gün içinde ve gün ışığında” araştırılmış olmasıdır.

 

Şekil 3. Mirabelli’nin dünyaca ünlü levitasyon fotoğrafı

 

Akşam yapılan celse oturumları güçlü elektrik ışığıyla aydınlatılan odalarda yapılıyordu. Mirabelli'nin aynı zamanda şifa çalışmaları da yaptığını ve otomatik yazı fenomenlerinin, yazmanın ötesinde resim ve müzik fenomenlerine kadar uzandığını da belirtmeliyiz. Araştırmacı Playfair'e göre Mirabelli trans halinde farklı karakteristiklerde resim yapabiliyordu, hayatta kalan akrabaları tarafından kimlikleri bildirilen ve kendisinin hiçbir zaman görmediği ölmüş insanların portrelerini yapabiliyordu ve bu portrelerin 50 kadarı bir zamanlar Amsterdam'da sergilenmişti. Aynı zamanda hiç yoktan müzik besteleri de meydana getirebiliyordu. Tanıklar, onun huzurunda opera parçalarından askeri marşlara kadar uzanan, ruhsal konserler dinlediklerini hatırlıyor; bu sırada müzik eğitimi almamış olan Mirabelli -aslında hemen hemen hiçbir konuda eğitim almamış olmasına rağmen- uzun aryalar söylüyordu. Çok sayıda dilde bu performansları sergilerken aynı anda yazı yazıp resim çizebiliyordu. Cesar Lombroso Psişik Araştırmalar Akademisinin araştırması sırasında gözlemlenen olgular üç kategoriye ayrıldı:

 

1-Bazı lehçeler de dahil olmak üzere 28 farklı dilde ve ayrıca 3 ölü dilde (Latince, Keldanice ve Hiyeroglif Dili) otomatik yazı fenomeni;         

2-7 farklı lehçe dahil 26 farklı dilde sözlü medyumluk;

3-Levitasyon (Nesnelerin havaya yükselmesi havada kalması) ve Teleportasyon (cisimlerin yer değiştirmesi), bir sandalyeye zincirle bağlanmış olması durumunda bile kendini havaya kaldırabilme, bir demet çiçekten büyük mobilya parçalarına kadar her şeyi havaya kaldırabilme,

Nesneleri ve insanları materyalize etme, kendisi de dahil olmak üzere görülebilen herhangi bir şeyi demateryalize edebilme. Kilitli çekmecelerin içindeki tepsilerdeki un veya balmumu üzerinde izler yaratabilme,

“Mirabelli'nin trans halindeyken farklı dillerdeki konuşmaları tıp, hukuk, popüler konular, astronomi, müzik bilimi ve edebiyata kadar geniş bir skalaya sahip olması bakımında da çok dikkat çekicidir.” (Dingwall 1930:304)

Playfair ise Mirabelli ile ilgili şu bilgileri aktarıyor; “Görüştüğüm tüm tanıklar şüpheye mahal vermeyecek şekilde, trans dışındaki normal hayatında, Mirabelli'nin kendi konuştuğu dillerden hiçbirini (İtalyanca ve Portekizce de dahil) düzgün bir şekilde konuşamadığını aktarmıştır.” (Playfair 2011).

Otomatik yazı fenomeni aynı zamanda çeşitlilik, miktar ve hız açısından da oldukça dikkat çekicidir.

Araştırmacı Dingwall'a göre, Johann Huss, (1415‘te Konstantin konsili tarafından yakılarak infaz edilen hıristiyan reformcu teolog) Mirabelli’yi trans altında tesiri altına alarak "Çekoslovakya'nın Bağımsızlığı" üzerine 9 sayfalık bir incelemeyi 20 dakikada yazdırmıştır.

Nicolas Camille Flammarion (Ünlü Fransız bir astronom ve yazar) ona, üzerinde yaşanılan gezegenler hakkında 19 dakika süren 14 sayfalık Fransızca bir yazı yazması için ilham verdi.

Murika Ksi ise Mirabelli’ye Rus-Japon savaşı ile ilgili 12 dakikada 5 sayfalık Japonca bir metin yazdırdı; Musa, İbranice yazılmış "İftira" (die Verleum-dung) başlıklı dört sayfalık tezi yazdırmıştır. Harun Reşid'in 15 sayfalık Süryanice yazdırdığı "Allah ve Peygamberleri" adlı yazı da 22 dakika sürerek listenin son sıralarında yer alırken, Dingwall; en kapsamlı eserinin 90 dakikada ve İtalyanca olarak yazdığı 40 sayfalık "Komşunu Sevmek" adlı yazı olduğu belirtiyor. Tüm bu psişik kendiliğinden yazı çalışmalarının en ilginci üç sayfalık ve Hiyeroglif dilinde yazılan ve de çevirisi yapılamayan yazıdır.

Cesar Lombroso Akademisi, toplamda 392 adet seans bildirdi. Çoğunluğu (349’u) Akademi'nin tesislerinde olmak üzere 22 farklı yerde düzenlendi. Bu 392 oturumdan 189'u sözlü medyumluk, 93'ü otomatik yazma ve 110'u fiziksel fenomenler içindi. Fiziksel fenomenler açısından bakıldığında ise 63 seans başarılı geçti. Bunlardan 40'ı gündüz gün ışığı altında, 23'ü ise akşam veya gece, parlak lamba ışığı altında gerçekleştirildi. Dahası, Mirabelli bu oturumlarda tanıklar tarafından açıkça görülebiliyordu; çoğunlukla sandalyesinde bağlı bir şekilde oturuyordu ve öncesinde ve sonrasında arama yapılan odalarda bulunuyordu. Görgü tanıkları, bu koşullar altında hileli olarak gerçekleştirilmesi imkânsız görünen birçok olayı doğrulamışlar ve bunlarla ilgili olarak da tutanaklar imzalamışlardır.

 

 

Örneğin, Mirabelli'nin oturduğu ve bacaklarının iple bağlı olduğu bir koltuk, yerden iki metre yüksekliğe yükseldi ve iki dakika havada kaldı. Başka bir seansta, bir kafatası havaya yükseldi ve kemikleri oluşmaya başladı, sonunda bütün bir iskelete dönüştü. Gözlemciler, tekrar kaybolmaya başlayana kadar bir süre iskelet üzerinde durdular ve kafa havada kaldı ve sonra kafatası hızla zemine düştü. Başka bir deneyde 22 dakika süren etkinlik boyunca gün ışığı altında Mirabelli bağlı kaldı. Daha sonra gözlemcilerden biri içinden, kafatası ilk kez havaya kalktığında bunun ardından iskeletin geri kalanının ortaya çıkıp çıkmayacağını sorduğunu itiraf etmişti.

Gerçekleşen bir başka fenomen o kadar şaşırtıcıydı ki Dingwall'un aktarımı bütünüyle alıntılanmayı hak ediyor. Olay, odayı dolduran bir gül kokusuyla başladı ve birkaç dakika sonra bir koltuğun üzerinde belli belirsiz bulutsu bir görünümün oluştuğu fark edildi (ektoplazma fenomeni). Tüm gözler bu tezahür üzerine perçinlendi ve oturanlar bulutun kalınlaştığını ve küçük kabarcıklar oluşturduğunu gözlemledi. Bir bulut buharı olarak tasvir edilebilecek bu görüntü daha sonra bölündü ve süzülüp yoğunlaşarak oturan gözlemcilere doğru hareket etti, aynı zamanda da dönüyor ve sarımtırak altın bir renkte parıldıyordu. Daha sonra buluttan bir parça bölündü ve ortaya çıkan boşlukta bir gemi kazasında boğulan Piskopos Camargo Barros'un gülümseyen silueti ortaya çıktığı. Şapkasını ve makam nişanını takıyordu ve bu ektoplazmik tezahürü sırasında bir doktor tarafından titizlikle muayene edildi. Solunum yaptığı doğrulandı ve ağzındaki tükürük bile incelendi; mideden gelen gurultu sesleri bile gerektiği gibi duyuldu ve not edildi. Diğer gözlemciler de Camargo Barros’un ektoplazmik tezahürünü incelediler ve herhangi bir illüzyon ya da hayal güçlerinin oluşturduğu bir imge olmadığından tamamen emin oldular. Daha sonra ölü piskoposun bu ektoplazmik tezahürü onlara hitap etti ve ortadan kayboluş şeklini dikkatle izlemelerini söyledi. Hayalet daha sonra derin bir trans halinde sandalyesinde yatan medyuma yaklaştı ve üzerine eğildi. Aniden hayaletin bedeni garip bir şekilde sarsılmış gibi göründü ve sonra küçülmeye ve giderek solmaya başladı. Her iki taraftaki gözlemciler tarafından kontrol edilen medyum daha sonra yüksek sesle horlamaya ve soğuk terler dökmeye başladı, bu arada hayalet ortadan kaybolana kadar küçülmeye ve kaybolmaya devam etti. Sonra da odayı tekrar tatlı bir gül kokusu kapladı. (Dingwall)

Mirabelli'nin demateryalizasyonları (ortadan kayboluşları) arasında belki de en ünlüsü, São Paulo'da, Luz tren istasyonunda bir anda ortadan kaybolarak yaklaşık 50 mil uzaktaki São Vicente'de kendiliğinden belirmesiydi. Görgü tanıkları, onun arkadaşlarıyla birlikte durduğu tren istasyonundaki platformdan kaybolduğunu söyledi. Dehşete kapılan arkadaşları, yaklaşık 15 dakika sonra gittikleri evden bir telefon aldılar ve Mirabelli'nin son 15 dakikadır São Vicente’de olduğunu doğruladılar.

Mirabelli, özellikle gösterişli hayatı, kibirliliği ve gösterdiği fenomenler karşılığında azımsanmayacak miktarlar kabul etmesi nedeniyle Brezilya Spiritizmi açısından kutuplaştırıcı bir figür olmuştur. Ancak Mirabelli'nin lehine olan delillerin bir kısmının da özellikle medyuma karşı önyargılı tanıklardan geldiğini belirtmekte de fayda var. Belki de en önemli açıklama, Ortodoks Brezilya Ruhçuları topluluğunda çok saygı duyulan biri olan ve 528 sayfalık “O Espiritismo à Luz dos Fatos“un (Gerçeklerin Işığında Ruhçuluk) yazarı  Carlos Imbassahy'nin ifadeleridir. Imbassahy'nin ise aslında Mirabelli'nin hayranı olmadığı açıktı. Mirabelli’nin ya adi bir sahtekar, ya yetenekli bir sihirbaz ya da en iyi ihtimalle hem bedenli hem de bedensiz bir varlık olarak yanlış bir topluluğa karışmış bir medyum olduğunu düşünüyordu. (Playfair 2011).

(Devam Edecek)

 

Kaynak (STEPHEN E. BRAUDE- Article in Journal of Scientific Exploration·September 2017)